Kampüs

Pandemi- Edebiyat ve Empati

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Karadağ, pandemi süreci boyunca yaşanan pek çok zorluk ve sorunların yanı sıra bulaşının öngörülmeyen bazı yeni üretim biçimleri ve yaşam stillerini de ortaya çıkardığını aktardı.

CIU News Full Width Default Image

Karadağ, Tüm dünyada ölümlere neden olan, ekonomileri sarsan, kalıplaşmış süreçleri tersine çevirerek yeni yaşam ve davranış biçimlerinin ortaya çıkmasına yol açan Covid-19 pandemisi akademi/eğitim, kültür ve sanat alanlarında da köklü değişim ve dönüşümler yarattığının altını çizdi.

“Okuma bir yaşam biçimi haline geldi”
Uzaktan eğitim yöntemi ve dijital ortamın ön plana çıkmasıyla öğrenci merkezli akademik üretkenlik konusunda önemli gelişmeler gözlemlediklerini belirten Karadağ, “evde kal, güvende kal” sloganıyla somutlaşan yaşam biçiminde herkes için “okuma”nın bir yaşam biçimi hâline geldiğini söyledi.

Benzer durumları ele alan iki roman
Prof. Dr. Karadağ, edebiyatın evrensel anlamda bulaşı benzeri yıkımları ele alan dev yapıtlar ürettiğini dile getirerek, Albert Camus’nun ünlü Veba adlı eserini anımsattı. Koronavirüs günlerinde okuduğu Nobel edebiyat ödülü sahibi Portekizli yazar Jose Saramago’nun Körlük adlı romanının tam da bugünlerde okunmasının önemine vurgu yapan Karadağ, kitabın süreci anlamak ve geleceğe bakmak açısından çok farklı kulvarlar açabileceğini belirtti.

Prof. Dr. Karadağ, pandeminin yol açtığı acıları, ortaya çıkardığı yitikleri anlamanın, çevresel ve evrensel empatinin oluşmasında belirgin bir işlevsellik yaratacağına inandığını vurgulayarak, Körlük adlı roman hakkında şunları sözlerine ekledi: “Eski ve yaygın bir kanı vardır; bazı değerler yitirildiği zamanda anlamlaşır. Her gün ölüm haberlerini, ekonomik çöküntüleri, bireysel ve kitlesel acıları izliyoruz. Saramago, Körlük adlı görkemli edebiyat anıtı yapıtında sapasağlam insanların bir çeşit salgın sonucu görme yeteneklerinin yitirişleri ve sonrasında yaşanan trajik oluşumları, insanlık dersleri verircesine yürek sızlatan, iç burkan bir epik anlatıyla gözlerimizi görmeyen, çalışamayan, okuyamayan, biçareliğe mahkum bireylere yönlendirir. Başkalarının acısını görmeyen, çevresel sorunlara aldırış etmeyen yığınlardır asıl körlükle yazgılı olan. Edebiyatın empatiyi beyinlere kazıdığı bu romanın dışında da pek çok örneklerle dolu olduğunu bir kez daha anımsatırken, ‘evdekal’ yaşam biçiminde edebiyata yeniden kapılarımızı açmak gereklidir, diye düşünüyorum”.